İsmail DETSELİ , yıllar önce atalarının anlatmış olduğu ve ninelerin dizinin dibinde uyuklayarak ama can kulağımızla dinlediği bir masalı kız kardeşi Hafize Sakman ın da yardımı ile hatırlayıp şimdi okurlarına sunmanın zevkini yaşıyor.
Bundan belki asırlar belki de yıllar yıllar önce... Bir beldede bir bey varmış; bunlara yakın bir yerde de bir gâvur yaşarmış. Bunlar sık sık arazi kavgaları ile karşılaşırlarmış. Yalnız gâvur olan tarafın nüfuzu ve adamları, saltanatı daha kuvvetli imiş… Aynı zamanda yanındakilere ve çevresindekilere de çok zulmeden bir gavur hükümdarmış. Bizim beyin de halk dilinde Beğboyra yeni dilde ise Beyböri isminde canlar canı, cesur, sevecen, insanlıklı ama doğruluk karşısında hiç gözünü budaktan esirgemeyen bir oğlu varmış… Bu yakınlarındaki gâvur, bizim beylere ait olan verimli bir çayırlığı gasp etmiş… Beyin davar ve sığır sürüklerini bu çayırlığa sokmaz, oradaki kuyunun suyundan faydalandırmazmış. Buna çok kızan ama babasının izinden de çıkmayan Beğboyra bir gün arkadaşları ile bir karar almış; kırk arkadaş gidip gâvurun gasp ettiği çayırlıkta atlarını çayırlatacaklar ve arazilerine sahip çıkacaklar. Bundan Beğboyra’nın babasının haberi olmamış ve bir gece kırk arkadaş planlarını gerçekleştirmek için atlarını eyerlerler ve hayli uzakta olan çayırlığa giderler… Atlarını belirli yerlere çakıp derin bir uykuya dalarlar. Bu durumu nasıl haber aldı ise gâvur hemen adamlarını toplar, gece gelir ve atlıları birer birer yakalar, ellerini bağlar ve hepsini bir kuyuya atar. Kuyunu üzerine büyükçe bir taş kapatır. Atlarının da ağzındaki gemlerini ve otlayamamaları için eyer kaşlarına çatar ve dağlara sürüverir koyar gider. Beğboyra’nın babası ve diğerleri oğullarını yıllarca ararlar ama bulamazlar, gâvura da soru sormaya güçleri yetmez, kaderlerine razı olurlar ve olanları unuturlar. Tamtamına bu kuyuda yedi sene yatar bu yiğitler. Ama bunların içerisindeki Beğboyra, Allah tarafından efsunlu ermiş bir kişi imiş… Yedi yıl sonra uykudan uyanır gibi uyanır, bakar ki kuyunun üzerindeki kapalı olan taş ile bir uğraşanlar var. Dinler, bunlar bir kervandır… Bulgur yüklü develeri ile satış yapmak üzere buradan geçmekteler, bu kuyudan su almak isterler ama kuyu büyük bir taş ile örtülü olunca bundan faydalanamazlar. Beğboyra bunları duyunca onlara şöyle seslenir: Ey yoldan geçen bezirgânlar Yükleri bulgur olan insanlar Yorulmuştur yüklü hayvanlar Acaba sizler hiç yorulmadınız mı? Bezirgan başı: Çok yorulduk amma kalamıyoruz Yolumuz çok uzun duramıyoruz Gâvur gelir diye çok korkuyoruz Bu kuyudan hala su yok mu bize? Beğboyra: Kuyunun ağzında taşı kaldırın Kovayı indirin suyu doldurun Benim bu halimi babama bildirin Bana beğin oğlu Beğboyra derler …Deyince yedi yıldır kayıp olan beylerinin oğlu olduğunu anlarlar ama taşı kaldırmak için ne kadar uğraştılarsa da kuyunun ağzındaki taşı kaldıramazlar… Bakarlar ki gavur yine bir çok adamı ile o yöne doğru geliyor canlarını kurtarmak için kaçacaklar… Beğboyra durumu aşağıdan anlar ve Beyliğinden bir haber sorar: Ey bizden olan kervancılar Anamı babamı görmediniz mi? Elleri kınalı bir yârim vardı El kavan kızını görmediniz mi? Deyince; kaçmaya hazırlana bezirgân şöyle der: Ananı sorarsan beli büküldü Babanı sorarsan tahtı yıkıldı Senin için onca ağıt yakıldı El kavan kızı da bu günlerde Baltacı oğlu Kel Vezire verildi Onlar için düğün dernek tutuldu. Seni gelir diye çok beklediler Aylara gün güne yıl eklediler El kavan kızı kel vezire verdiler Baltacı oğluyla kıza düğün tutuldu. Bunları söyledikten sonra bezirgân ve adamları kaçarak canlarını kurtarırlar. Çok kıymet verdiği çayırlıktaki kuyunun yanına kızı ile gelen gâvur, etrafına köpükler saçarak saldırırken kızı kuyunun başına gelir ve içerden gelen sese kulak verir. Bakar ki içerden çok yanık bir ses geliyor. “Beni bekle yiğit ben yarın senin yanına geleceğim” der ve gider. Ertesi gün babasını kandıran kız tekrar o çayırlıktaki kuyunun başına gelir ve seslenir: Dün bize seslenen yiğit Acaba sen kimlerdensin Su ile beslenen yiğit Acaba sen kimlerdensin Beğboyra şöyle cevap verir: Benim adım Beğboyradır Türk ilinden bir soydadır Atlarımız bu çayırdadır Sende kimlerdensin güzel Ve gâvurun kızı bunun yedi sene önce babasının kuyuya attığı beyin oğlu Beğboyra olduğunu anlar. Onun sesine ve eskiden beri dillere destan güzelliğine âşık olduğu için ona şu teklifte bulunur: “Ben bu kuyunun taşını kaldırtacağım sen orada bir yere gizlen, bir gün sonra seni buradan çıkaracağım ama benimle evleneceğine, beni alacağına söz ver.” Beğboyra çaresiz “söz” der ve kız ertesi gün babasının yaveri olan Koca Yani’yi kandırır… Ona da “filan çayırlıktaki babamın ağzını kapattığı kuyunun ağzındaki taşı kaldır seninle evleneceğim” der. Yani “hemen” der sevincinden ve gelir o kuyunun ağzındaki taşı kaldırır ve giderler… Yne ertesi gün gâvur kızı Remsina babasından ve sarayından kaçar, o kuyunun başına gelir. Beğboyra’ya seslenir ve bir ip yardımı ile o yiğidi kuyudan çıkarır. Bakar ki Beğboyra’nın derileri soyulmuş, tırnakları uzamış, insan kılığından çıkmış… Onun güzelce yıkanıp temizlenmesi için kuyudan su çekmiş ve tırnaklarını kesmiş… Allah’ın yardımı ile aynı gençlik ve güzellikte bir oğlan oluvermiş. Oradan kaçacaklar ama bunlara at lazım, at yok Beğboyra demiş ki, “benim atımı baban öldürdü mü?” “Yok”, demiş Remsina “Ama gemini eyerine kastı, o hayvan otlayamadı, mutlaka ölmüştür” der. Beğboyra “Yok eğer baban öldürmedi ise ölmez banim atım” der ve tiz bir ıslık çalar atına… Ki bu ıslık öyle bir yankılanır ki etrafta; kuşlar uçuşur, üveyikler kaçışır… At bir anda kişneyerek ortaya çıkar ama tüyleri birbirine karışmış, ağzındaki gemi hala kasılı duruyor… Eyerin de dişleri kırılmış, dudakları çürümüş perişan bir halde. Remsina “Beğboyram kaçalım yiğidim şimdi babam buraları basar ve beni arar” demiş. Beğboyra “Güzelim biz atsız kaçamayız bizi yine benim benli bozum kaçıracak” demiş… Beğboyra’nın atının adı benli boz imiş. Benli bozum ben ne yapayım sana” der Beğboyra atına… Hikâye bu ya at dile gelir “Beğim benim sırtımı sıvayıver yeter ben yıllardır bunu beklerim deyince, Beğboyra hemen bir besmele ile atının sırtına elini çalar, atın bütün tüyleri yerine gelir, yalpıt yalpıt yanmaya başlar, dişleri düzelir dudakları şakırdar. İkisi de atlarının sırtına atladıkları gibi Beğboyra’nın yurduna varırlar. Bir bakarlar ki her yerler süslenmiş, düğün hazırlıkları var, gizlice gece vakti düğün evine girerler. Bakarlar Beğboyra’nın yavuklusu Elkavan kızın düğünü var. Beğboyra der ki Remsina’ya “Bu benin eski yavuklum sen ise yeniden bana hayat veren kadınsın, eğer Elkavan kız ile beraber yaşamayı kabul edersen benimle kal yoksa sen nasıl istersen öyle hareket etmekte serbestsin” der. Remsina “Yiğidim sen bizim ikimizi de eş olarak alırsan Elkavan kız da beni kabul ederse kapında kulun olmaya bile razıyım, seni ben canım kadar seviyorum onun için bu yola baş koydum, senin gibi yiğidi terk edemem” der. Girdikleri düğün evinde çalgılar çalıyor, çengiler oynuyor Remsina ile Beğboyra da bir kenarda bekliyor. Geleneklere göre gelin kız bir perde arkasında gizli olarak oturuyor ama ortada oynayanları ve her hareketi görmeye müsait bir yerde. Üzerinde değişik bir libas ile kadınların arasında olan Beğboyra ortada oynayanlara eğer kabul ederlerse bir türkü söylemek isterim der. Onlar da olur derler. Başlar söylemeye: Evinizin önü derecik değil mi? İtinizin adı ferecik değil mi? Ortada oynayan kız Kevsercik değil mi? Sen oyun bilmezsin gelin oynasın. Varıp aşkın deryasını boylasın …der ve keser. Bu sesi duyan Elkavan kız hemen oturduğu gelin kürsüsünden kalkar, ellerine yeni kakılmış olan kınayı duvara sürüp çıkarır ve şöyle der: Elimin kınasın duvara sürdüm Gözümün sürmesin çevreye sildim Bende kayıp Beğimi yenice buldum Açın şu perdeleri beğimiz geldi Yurdum insanlarının yüzleri güldü …der ve hemen Beğboyra’nın boynuna atlar. Çalgılar çengiler susar, baltacı oğlu kel vezir gelir ve beyinin oğlu karşısında divan durur. Ana-babaya haber ulaşır. Beğborya ananın-babanın elini öper. Ve der ki “Tabalarım gardaşlarım, beni yedi yıl sonra zindandan çıkaran bu kız Remsina’dır. Bu bizim düşmanımız olan gâvurun kızıdır. Sen Elkavan kızı bunu yanında eş olarak benimle paylaşır mısın? Sizler bunu benim eşim olarak kabul eder misiniz” der? Hepsi canı gönülden “evet” derler. Ama Elkavan kız ses çıkarmaz. Beğboyra ona: Soruma cevap vermedin Belli bu işi sevmedin Şayet kuyuda ölse idim Daha mı iyi olurdu Elkavan’ım …der. Elkavan ise şöyle seslenir: Seni buldum dilim lal oldu Allah’ım bunu reva kıldı Yıllar sonra hey yiğidim Kavuşmamız onunla oldu Seni de onu da severim Sana beğ ona kardeş derim Gölgende yaşar giderim Sen hoş geldin yiğit erim Beğboyra: Sen de yârim olacaksın Başımda taç kalacaksın Bu ömrü sana borçluyum Bende neler bulacaksın …der ve işler bu vaziyette tatlıya bağlanır. Tabi Remsina’nın babası da kızının hasretliğine dayanamaz. Beğboyra ve babasından helallik ister ve barış sağlanır… İki beylik birleşir büyük bir devlet olurlar ve beraber yaşayıp giderler. İşte sevgiler çok şeyi birleştirir. Onlar ermişler muradına bizler çıkalım kerevetine… Bu eski hikâyeyi de hatırıma yeniden getiren değerli kız kardeşim Hafize Sakman’a teşekkür ederim.
İstanbul'daki Geleneksel Pikniğimiz daha önceden açıkladığımız Çatalca'daki yerde yapılmayacaktır. Bu seneki piknik yeri olarak "Beykoz Korusu'nda 3 Haziran 2007 Pazar günü yapılacaktır.
Tüm Hemşehrilerimize duyurulur. HASAN ATEŞCİ İst. Denek Başkanı
Sayı İsmail Detseliden bir çalışma daha.. Babamızdan dedemizden dinlediğimiz, hayal meyal hatırladığımız Arzu ile Kamber masalı artık arşivimizde yer alıyor. Arzu ile Kamber Masalını okumak için burayı tıklayınız veya Hikaye ve Masallar bölümümüzden okuyabilirsiniz.
Kurban Bayramınızı en içten duygularla kutlar yaşam boyu sağlıklar dilerim
YÖNETİM KURULU ADINA B Ş K Ragıp K A D I O Ğ L U
Selçuk Üniversitesi Sanat Tarihi Bölümü Araştırma Görevlisi Bizantolog İlker Mete Mimiroğlu, Eşi Araştırma Görevlisi Arzu Mimiroğlu ve bölüm öğrencileri, köyümüzü ve Alısumas Tepesini kapsayan araştırma gezisi düzenlediler.
Tüm İslam aleminin ve Gökyurt'lu hemşerilerimizin bin aydan daha hayırlı olan Kadir Gecesi mübarek olsun. Bu mübarek gecenin Vatanımıza, Milletimize ve Tüm İsalam alemine hayırlar getirmesi dileğiyle.
Dernek Yönetim Kurulu
Konya Büyükşehir Belediyesi, Ticaret Odası, Sanayi Odası, Ticaret Borsası, Esnaf ve Sanatkarlar Odalar Birliği, Türsab, Gazeteciler Cemiyeti, Turistik Belgeli Konaklama ve Yiyecek İçecek Tesisleri, Otelciler Odası, Lokantacılar Odası ve üye sivil toplum kuruluşlarıyla yapılan ortak çalışmalar sonucu Konya’nın 7 harikası Mevlana Kültür Merkezinde ve Kule Site Alışveriş Merkezinde oylanıyor.
Hemen çevresindekiler yanına yaklaşıp, neye baktığını acaba neyin noksan olduğunu sordular sanırım. Kulaklığını eliyle iyice kulağına yerleştiren İnönü merhum, yarı soranlara, yarı da mikrofona doğru yükselen sesiyle şunları söyledi: “Hani benim kader arkadaşım, silah arkadaşım, can dostum sakallı Memiş’im yok mu?” dedi. Devamı için Ünlülerimiz linkini veya burayı tıklayabilirsiniz.
Bizim köyümüzün yüksek ve efsanevi bir tarihe sahip olan Alisumas Dağının zirvesine yakın olan bir pınarın efasnesini anlatacağım bu yazımda. İsmail Detseli Yazının devamını okumak için bu linki veya Hikaye ve Masallar bölümümüzdeki ilgili yeri tıklayabilirler.
Receb-i şerifin ilk Cuma gecesi Regaib gecesidir. Her Cuma gecesi kıymetlidir. Bu iki kıymetli gece bir araya gelince, bu gecenin kıymeti daha da artmaktadır. Allahü teâlâ, bu gecede, mümin kullarına, ragibetler, yani ihsanlar, ikramlar yapar. Bu geceye hürmet edenleri affeder. Bu gece yapılan dua red olunmaz ve namaz, oruç, sadaka gibi ibadetlere, sayısız sevaplar verilir.2012 Regaip Kandilini 24 Mayıs Perşembeyi Cuma'ya bağlayan gecede idrak edeceğiz. Kandiliniz mübarek olsun
Kilistra'da kış ve düğün resimleri eklenmiştir...
Sayın İsmail Detseli'nin TYB (Türkiye Yazarlar Birliği) binasında, yeni kitabı için tanıtım ve imza günü vardır. Tüm hemşehrilerimiz imza gününe davetlidir. Yer : TYB Binası Tarih : 21 Temmuz 2010 Saat: 11:00
29 Mart 2009 tarihinde Ülkemizde yerel seçimler yapılmıştır. Her İl, İlçe, Belde ve köylerimiz 5 yıl süreyle kendilerini yönetecek kişileri seçmek amacıyla sandık başına gitmiştir.
Derneğimizin çeşitli tarihlerde İstanbul, Ankara ve İzmir illerinde gerçerkleştirdiği ziyaret gezileri ve neticeleri aşağıda belirtilmiştir. Gezilerde görüşülen köylülerimiz birlik ve beraberlik içerisinde köyümüzün kalkınması için tüm gayretleri göstereceklerini belirtmişlerdir.
Mevlüt Saatçi ve Bitti Hüseyin'i ni kaybettik...
Derneğimizin kısa mesaj ile üyelerimizi bilgilemdirme sistemi faaliyete geçmiştir...Vefat, düğün, hastalık gibi hemşerilerimizin özel veya acılı günleri kısa mesaj sistemi ile duyurulacaktır. Bu bağlamda üyelerimizin ve hemşerilerimizin dernek yönetimi ile irtibata geçerek cep telefon numaralarını güncellemeleri gerekmektedir. Bu konuda göstereceğiniz hassasiyet için şimdiden teşekkür ederiz.
Kilistra (Gökyurt) Kültür ve Turizm Derneği Yönetim Kurulu
2008 YILI OLAGAN GENEL KURULU TOPLANTISI 17/2/2008 PAZAR GÜNÜ SAAT 13,00 DE DERNEK MERKEZİ (YAYLA GÜZİDE HANIM SOKAK GÜZİDE AP.No.18/A BAHÇELİEVLER / İST. ADRESİNDEDİR. İSTANBULDAKİ TÜM HEMŞEHRİLERİMİZİN GENEL KURUL TOPLANTISINA KATILIP YENİ YÖNETİM KURULU ve ORGANLARINI SEÇMELERİNİ KURUCU BAŞKAN OLARAK RİCA EDİYORUM.(Dernegimizin yaşaması için bu gereklidir.) LÜTFEN HERKEZ YANINDA BİRİNİ GETİRSİN
Hasan ATEŞCİ İst.Dern.Başk.
Kilistra Antik kenti M.S. 7. y.y'da Kapodokya benzeri yumuşak kayaların oyulması ile bir çok kaya yerleşmesi oluşturulmuştur. 1998 yılında giderleri il özel idare müdürlüğü tarafından karşılanmak üzere Konya Müze Müdürlüğü adına yapılan kurtarma kazısı çalışmalarında, Haç Planlı Şapel, Sümbül Kilise, Büyük Su Sarnıcı ve Şırahanelerde temizlik, restorasyon, çevre düzenlemesi yapılmıştır.
Türkiye'yi ağlatan kazada 2 kayıp da bizim köyden..
Ürgüp Göreme'ye geziye giden 2-A sınıfı öğrencilerini taşıyan otobüs, Aksaray'da kaza yapmış ve 33 öğrenci ve veli kazada hayatını kaybetmişti.
Köyümüz'ün gazisini kaybettik
Köyümüzden Süleyman Güney (Kıbrıslılaın Süleyman) vefat etmiştir. Merhuma Allah'tan rahmet, yakınlarına ve tüm köylümüze başsağlığı dileriz.
Yaklaşık 40 yıldır kazılar yapılan çatalhöyük ve (diğer iki höyük) Konya'ya gidildiğinde mutlaka ziyaret edilmesi gereken yerlerden biridir. Konya’nın Çumra İlçesi sınırlarında olan bu höyük'te yapılan çalışmalar sonucunda 13 yapı katı açığa çıkartılmıştır. Zoldra ise Kilistra civarındaki diğer bir ilginç höyüktür.
11. Geleneksel Gökyurt Köyü Kültür ve Turizm Şöleni
Geleneksel Şölenimizle ilgili bilgiler aşağıdaki gibidir. Tüm köylülerimize önemle duyurulur.
Tekkeli Osman Demir (Çavuş Osmanı) 19-Mart-2008 Çarşamba günü vefat etmiştir. Akşam namazı sırasında defnedilmiştir. Merhuma Allah'tan rahmet, yakınlarına ve tüm hemşehrilerimize başsağlığı dileriz.
Köylümüz Ali Baloğlu (Bittigilin Ali) 02-03-2009 günü vefat etmiştir. Cenazesi ikindi namazını müteakip üçler mezarlığına defnedilmiştir. Merhuma Allah tan rahmet, yakınlarına başsağlığı dileriz.
Selçuklu, Beylikler ve Osmanlı dönemine ait 500’e yakın eserin bulunduğu, 9 bin yıllık tarihe beşiklik eden tarih ve kültür şehri Konya, turizmde sadece Mevlânâ Müzesi, İnce Minare ve Karatay Müzesi ile tanındığı için yeterince yabancı turist çekemiyor.
GİDESİM GELDİ
Yıllardır ayrıyım Gökyurt köyünden Çok özledim bir gün gidesim geldi Köy içinde yaren ahbap dolaşıp Eş dostuma bir selam edesim geldi
Sayın İsmail Detseli'nin şiirni okumak için bu linki tıklayınız veya Sizden Gelenler Bölümünü ziyaret edinizi
Karun Hazinesi'ne ait kanatlı denizatı biçimindeki altın broşun, Uşak Arkeoloji Müzesi'nden çalınıp yerine sahtesinin konulması müzelerdeki güvenlik açığını bir kez daha gündeme getirdi. Kültür ve Turizm Bakanlığı soruşturmanın devam ettiğini söylerken, Karun Hazinesi'nin Türkiye'ye kazandırılmasında emeği geçenler ise hırsızlık olayına haklı olarak daha fazla tepki gösteriyor. Ülkemiz müzelerinde çok değerli kültür hazineleri sergileniyor, ancak gelişmiş teknolojilere dayalı güvenlik sistemleri ne yazık ki hala yok.
Sayın İsmail Detseli'nin Memleket Gazetesi'nde çıkan yazısı. Orjinali için bu linki tıklayabilir veya buradan okumaya devam edebilirsiniz.
İsmail DETSELİ
Kilistra Gökyurt Kültür ve Turizm Derneğinin yapılan olağan genel kurulunda yeni dernek yönetimi seçilmiştir.
23 Eylül 2009 Çarşamba İsmail Detseli’nin Memleket Gazetesi’ndeki yazısı. Ah o eski Ramazanlar: Eskiden beridir Anadolu’muzda Ramazan ayının atmosferi bir başka olur. Tabii Konya’mızda ve civar dağ köylerinde bu Ramazan’a yaklaşım bir başkadır.
Tüm İslam aleminin ve değerli köylülerimizin Ramazan Bayramını kutlar daha nice bayramlara sağlık mutluluk birlik ve beraberlik içinde erişmelerini dileriz.
Konya Postası gazetesi yazarı İlker Mete Mimiroğlu'nun 18 Ağustos 2008 tarihli gazetede yayınlanan makalesini buradan okuyabilirsiniz. Yazara köyümüzle ilgili yaptığı çalışmalardan ve hassasiyetinden dolayı teşekkür ederiz.
Bugünkü bölümümüzde de, İlker Mete Mimiroğlu’nın, “ Günümüze ulaşabilen bir Ortaçağ kenti” makalesine kaldığımız yerden devam ediyoruz.
Berat Kandili, Yüce Rabbimiz nezdinde beratımıza vesile olduğu, Rabbimizin affediciliğine ve bağışlayıcılığına sığınmayı öğrettiği gibi, aynı zamanda kırılan kalpleri onarma, dargınlık duvarlarını yıkma, kin, nefret ve intikam duygularını aşma günüdür. Yaradan’ın affına erebilmek için yaradılanı affetme günüdür. Diyanet İşleri Başkanlığının Mesajını okumak için tıklayınız
Kilistralı esnafların tanıtıldığı 'HARMANLAR' bölümü eklenmiştir